Pages

9 Nisan 2011 Cumartesi

Başlangıç- Inception



Inception
Başlangıç

2010

Yaşadığımız dünyanın gerçekliğini sorgulayan filmlere şimdiye kadar pek çok örnek verdik. Bu filmlerde maddenin gerçekliği konusunu düşünmeye yardımcı birçok anlatım vardı. İşte bu örneklere ekleyebileceğimiz son örnek 2010 yılında gösterime giren Başlangıç filmi idi.

Film rüya alemi ile gerçek dünya arasında gidip gelmeler üzerine kurulu. Gördüğünüz her sahnede gerçek dünya mı yoksa rüya alemimi diye kendinize sorarak ikilemde kalıyorsunuz.

Filmin konusu özetle şöyle; Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb’un bu ender yeteneği, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeye malolmuştur.

Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur.
Ona hayatını geri verebilecek son bir iş sunulur; tabi eğer imkânsız “başlangıç”ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir.

Ama ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları onları, her hareketlerini önceden tahmin ettiği anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece Cobb’un görebildiği bir düşmandır.

Peki Gerçekten Rüyaları Kontrol Etmek Mümkün müdür?

Uyumadan hemen önce kendi kendinize uygulayacağınız telkinler yardımıyla rüyaları kontrol etmek mümkün olabilir. 'Lucid' rüyalarda, tamamen uykuda ve rüya içinde olunmasına karşılık, birey rüyada olduğunun farkındadır.

Rüyaların Düşündürğü Önemli Gerçek:

Rüya ile dünya hayatının çok önemli bir ortak noktası vardır. Bu ortak özelliği anlamak için şöyle bir örnek verebiliriz: Rüyada kendi bedeninizi gördüğünüzü varsayalım ve rüya esnasında size “Nerede görüyorsun?” diye sorulduğunda, “Beynimde görüyorum” dediğinizi düşünelim. Oysa, açıktır ki, siz rüyanızda bu cevabı verirken ortada gerçek bir beyin yoktur. Rüyadaki vücut ya da beyin tamamen hayali bir görüntüden ibarettir. Rüya sırasındaki görüntüleri gören irade ise, hiç kuşku yok, hayali bir beyinden çok daha “ötede” olan bir varlıktır. Nitekim, bilindiği gibi, gören "göz" değildir çünkü tüm görüntü beyinde oluşmaktadır. Gözlerin ve gözlere bağlı olan milyonlarca sinir hücresinin tek görevi ise, görme işleminin gerçekleşmesi için beyne mesaj iletmektir.

Peki şu anda gerçek olarak kabul ettiğimiz yaşantımızı rüyalardan ayıran nedir? Gerçek yaşamın sürekli olup, 'rüyanın kopuk kopuk olması' ya da 'rüyada farklı sebep-sonuç ilişkileri bulunması' diyorsanız, bunlar temelde önemli farklar değildir. Çünkü her iki yaşantı da beynin içinde oluşur. Rüya sırasında gerçek olmayan bir dünyada rahatlıkla yaşayabiliyorsak, pekala aynı durum, içinde bulunduğumuz dünya için de geçerli olabilir. Rüyadan uyandığımızda gerçek yaşantı dediğimiz daha uzun bir rüyaya başladığımızı düşünmemize engel hiçbir mantıklı gerekçe yoktur.

Alman bir felsefeci bu konuda şunları söylemiştir:

Biz şimdi uyanık halde miyiz, yoksa düş mü görüyoruz? Bu kuşkusuz anlamlı bir sorudur. Aslında bu soruyu çoğu kere düşümüzde sorduğumuz da olmuştur. Gene düşümüzde soruya verdiğimiz yanıtın, yani uyanık olduğumuz yanıtının, biz uyandıktan sonra yanlış olduğunu görmüşüzdür. Peki aynı yanılgı şimdi de olamaz mı? Hayır diyemeyiz, çünkü pekala bir gün düş gördüğümüz ortaya çıkabilir.
(Hans Reichenbach, Bilimsel Felsefenin Doğuşu, s. 179)