Pages

22 Eylül 2010 Çarşamba


The Truman Show 1998

Truman Burbank, kartpostalları aratmayacak güzellikte bir adada yaşamaktadır. Bir işi, evi ve çok sevdiği karısı vardır. Truman bir televizyon şovunun baş kahramanıdır, ancak bunu kendisi bilmiyordur. Trumanın tüm yaşamı gerçek sandığı bu stüdyolarda geçmiştir. 30 yıl boyunca aralıksız olarak ve reklam vermeden bu yaşamı 24 saat boyunca canlı olarak televizyonda yayınlanmaktadır.

Trumanın annesi, babası ve eşi kısacası tüm ailesi de sahtedir. Çocuklugunda bile dış dünyanın olmadığı Truman'a ikna edilmeye çalışılmıştır. Okullarında kaşiflik gibi dış dünyanın görülmesine sebep olacak mesleklere özenmesine izin verilmemiştir. Bir gün sudan korkutulmaya çalıştırılmak için, kayıkta babasının denizin dibinde boğulma sahnesini yaratılmıştır. Böylece adanın dışına çıkmak istemeyecektir. Ancak Truman zamanla gerçekleri keşfetmeye başlar.

The Truman Show, gerçeklik üzerine düşünmemize olanak sağlayan bir film. Hikayenin orta yerindeki Truman aslında haberi olmasa da tam bir medya kahramanıdır. Yaşadığı kasaba, çevresindeki insanlar, evindeki eşi kısaca herşey, Truman’ın içinde bulunduğu yapay, kurmacadan ibaret dünyanın parçalarıdır. Bu dünyanın adı “The Truman Show”dur. Daha ana rahmindeyken ne yaşayacağı planlanmış, doğduktan sonra da yetişkin olduktan sonra da aslında hala farkında olmadan uyumaya programlanmış bir kişidir Truman. İsim seçiminden de anlaşılacağı üzere o şovun içindeki tek gerçek insan; yani Tru-Man (gerçek adam) Yanıbaşındakilerse, şovun prodüktörü ve yönetmeni Christof tarafından yönlendirilen oyunculardır.

Truman'ın hayatında bizi düşündürecek çok önemli noktalar vardır. Örneğin hayatı boyunca süreki izdenmektedir, ancak bunun farkında değildir.
Çevresindeki insanların onun yaşadığı duyguları yaşadığını sanır ama onlar birer oyuncudurlar ve tamamen farklı bir dünyaları vardır. Dünyanın görmediği yerleriyle alakalı aldığı bilgiler tamamen şovun yöneticilerinin insiyatifindedir. Kısacası şehrin ekonomik ve sosyal yapısı, insanların ruh halleri, başına gelen olaylar, hatta doğa olayları tamamen bilinçli bir şekilde tasarlanmaktadır.

Aynı şu an bizim içinde bulunduğumuz dünya gibi.. Tüm doğa olayları, tüm insanların ruh halleri, ülkelerin ekonomik ve sosyal yapıları.. herşey bilinçli bir şekilde tasarlanmıştır. Bizler kendi hayatlarımızın başrolünde, senaryomuza uygun olarak yaşıyoruz.

Filmden alıntı videolarımız:
http://www.facebook.com/video/video.php?v=343305954169

http://www.facebook.com/video/video.php?v=336668829169

11 Eylül 2010 Cumartesi


13. Kat 1999

On üçüncü Kat isimli filmde de Matrix filmine benzer olarak, gerçek dünya ile sanal dünya arasındaki çarpıcı benzerlik işlenmektedir. Filmin konusu özetle şöyledir: Filme adını veren 13. kat, Los Angeles'da bir iş yeri binasının 13. katıdır. Burada filmin iki başrol oyuncusu olan Hannon Fuller ve iş arkadaşı Douglas Hall, bilgisayar ile sanal bir dünya meydana getirmişlerdir. Bu sanal dünyada Los Angeles'ın 1937 yılındaki hali canlandırılmaktadır. Sistemi kuran bu kişiler ise 1999 yılında yaşamaktadırlar. Bu bilgisayar programına bağlanmak isteyen kişi, bir yatağa uzanır ve beynine programdaki bilgiler aktarılır. Böylece sisteme giren kişi 1937 yılına ait sanal bir kimlik kazanmış olur. Örneğin bu kişi 1999 yılında yaşayan Douglas Hall isimli, zengin ve başarılı bir bilgisayar şirketi yöneticisi iken, hafızasına 1937 yılında yaşayan John Ferguson isimli bir banka veznedarı ile ilgili bilgiler yüklenir. 

Sisteme bağlanan kişi, yükleme tamamlandıktan sonra kendini bir anda 1937 yılının ortamında bulur. Binalar, arabalar, kıyafetler tamamen o yıla özgüdür. Simülasyon ortamına giren kişileri en çok şaşırtan konu ise, her iki yaşamlarının da birbiri ile aynı gerçeklikte olmasıdır. Bu kişiler iki yaşamlarında da suyun serinliğini, dışarıdaki rüzgarın uğultusunu hissetmekte, karşılaştıkları olaylarda korku ve heyecan gibi duyguları tüm gerçekliği ile yaşamaktadırlar. Örneğin Douglas Hall simülatöre bağlandıktan sonra, bedeni hiç hareket etmemesine rağmen, kendini 1937 yılında, John Ferguson adlı bir banka veznedarının kimliği ile canlı bir hayatın içinde bulur. Bu kişinin bedeni 20. yüzyılda simülatör aletine bağlı bir şekilde yatıyor olmasına rağmen, herşey son derece gerçek görünmektedir.

Filmin ilerleyen dakikalarında ise sisteme bağlanan bu kişiler, gerçek hayatları zannettikleri yaşantılarının (1999 yılında Los Angeles'taki yaşamlarının) da aslında özel olarak tasarlanmış bir bilgisayar programı olduğunu, o güne kadar gerçek sandıkları herşeyin -şirketleri, arabaları, bilgisayar sistemleri, aileleri, dostlarının...- bir hayal olduğunu anlarlar. Gerçekte tarih 2024 gibi çok daha ileri bir zamana aittir ve filmde gerçek bir yaşantı olarak yansıtılan tüm olaylar simülasyonun bir parçasıdır. Filmin en ilginç yönü ise filmdeki karakterlerin simülatör içinde simülatöre bağlanarak, kademeli bir hayat yaşamaları ve bu sanal ortamlardaki yaşantılarının gerçeklerle olan olağanüstü benzerliğidir. 

Bizim "dış dünya" olarak algıladıklarımız, yalnızca elektrik sinyallerinin beyinde yarattığı etkilerdir. Pencerenizden gördüğünüz gökyüzünün mavisi, oturduğunuz koltuğun yumuşaklığı, içtiğiniz kahvenin kokusu, yediğiniz etin lezzeti, duyduğunuz telefon sesi, tüm yakınlarınız, hatta bedeniniz hepsi elektrik sinyallerinin beyninizdeki yorumudur. İnsanların birçoğu ise dış dünyanın gerçek olduğunu zannederek aynı filmdeki kahramanlar gibi yanılırlar.