Pages

30 Ekim 2010 Cumartesi


What The Bleep Do We Know? 
Ne Biliyoruz Ki?
2004 


“Ne Biliyoruz ki?” Gösterime girdiği ülkelerde tahmin edilenin ötesinde bir başarı kazanarak yüz binlerce insanı etkiledi.


Oscar ödüllü oyuncu Marlee Matlin’in başrolünde olduğu yapımda, dünyanın önde gelen fizikçileri, nörokimyagerleri, hekimleri ve metafizikçilerinden 14 önemli isim, aydınlatıcı olduğu kadar şaşırtıcı bilgilerle izleyicinin karşısına çıkıyor. Etkileyici görsel efektler ve animasyonlarla da desteklenen film, tam anlamıyla türünün ilk örneği.

GERÇEK BİLİM-KURGU

“Ne Biliyoruz ki?” aynen “The Matrix” ve “Vanilla Sky” gibi, kabullendiğimiz sıradan gerçekliğin arkasında bambaşka ve daha büyük bir gerçeklik olduğunu gözler önüne seriyor. Ancak “Ne Biliyoruz ki!?” bir bilimkurgu değil “Ne @#!* Biliyoruz ki!?” çok daha tuhaf. Çünkü bütünüyle gerçek. 

Kulaktan kulağa yayılan başarısıyla birçok seyirciyi salona çeken film, ABD’de tüm zamanların en çok hasılat yapan üçüncü belgeseli olurken, DVD’si 4 ay boyunca Amazon.com’un en çok satan 10 film listesinde kaldı.

Konu:

Kocası tarafından aldatılan ve mesleği olan fotoğrafçılıktan giderek soğumaya başlayan Amanda (Oscar ödüllü oyuncu Marlee Matlin) giderek yaşamda kaybolduğunu hissetmekte ve anti depresanların içinde boğulmaktadır. Ancak ümitsizliği çok yakında kırılacak, “şans” eseri ( belgeselde şans diye birşeyin olmadığı herşeyin planlı olduğu anlatılıyor ) tanıştığı birçok yabancı ona düştüğü zor durumun nedenlerini göstererek kendini bulması için gerekli cevapları sağlayacaktır. Amanda, kendini Harikalar Diyarı’ndaki Alice gibi olağanüstü bir deneyimin içinde bulur ve yavan ilerleyen günlük yaşamı gözlerinin önünde bir yumak gibi açılır. Sıradan gerçekliğin altında işleyen düzen artık gözlerinin önündedir.

Filme katkı sağlayan kişilerde dikkat çekiyor.

İşte alanlarında uzman olan, araştırmalarıyla çığır açmış toplam 14 fizikçi, biyolog, anestezi uzmanı, psikiyatrist, ruhani lider ve hekimlerden bazıları: 


Willliam Tiller, Ph.D. - Stanford Üniversitesi Madde Bilimi ve Mühendisliği bölümünde profesörlük yapmış olan William Tiller, metalurji ve katı madde fiziği konusunda Amerikan hükümetine danışmanlık da yapmış. Yayımlanmış 250’den fazla makalesi olan Tiler, aynı zamanda Parapsikoloji ve Tıp Akademisi’nin kurucularından.

Amit Goswami, Ph.D.- Nükleer fizik konusunda uzmanlaştıktan sonra 32 sene boyunca Oregon Üniversitesi’nde fizik eğitimi veren Goswami, halen Amerika ve Brezilya’da çeşitli kurumlarda eğitim veriyor. Quantum mekaniği hakkında bir ders kitabı yazan Goswami’nin diğer kitaplarından bazıları “The Self-Aware Universe”, ”Quantum Creativity”, “Physics of the Soul” ve “The Visionary Window”. 

Sayfamızdaki Goswami paylaşımımız:

Amit Goswami

John Hagelin, Ph.D.- Dünyaca ünlü bir kuantum fizikçisi olan John Hagelin, Avrupa Zerre Fiziği Merkezi ve Stanford Çizgisel Hızlandırıcı Araştırma Merkezi’nde, çığır açan araştırmalara imza atmış. Çarpıcı buluşları nedeniyle, “bilim ve teknoloji alanında topluma yaptığı hizmetlerden ötürü” prestijli Kilby Ödülü’nü kazanan Hagelin, “Einstein, Jeans, Bohr ve Eddington geleneğinden gelen” bir bilim adamı olarak nitelendiriliyor.
Fred Alan Wolf, Ph.D.- Kuantum fiziği alanında ve bilinç ile ilgili yaptığı çalışmalarla ünlenen Fred Alan Wolf, uzayda yol alabilmek için geliştirilen nükleer ateşleme sistemi Project Orion’da çalıştıktan sonra, bilinç, fizyoloji ve ruhaniyet arasındaki ilişkiyi araştırmaya koyulmuş. Araştırmaları onu, ünlü fizikçi David Bohm’la yaptığı uzun görüşmelerden, Peru’nun büyülü ve gizemli ormanlarına, Werner Heisenberg’le buluşmalardan, Meksika’nın çöllerine kadar birçok farklı yere götürmüş. Amerika’da Bilim alanında Ulusal Kitap Ödülü’nü kazanan “Kuantum Sıçramasını Yapmak” dahil 10 kitabı bulunan ve San Diego, Paris, Kudüs ve Londra’da saygın üniversitelerde profesörlük yapmış olan Wolf, Discovery Channel’ın da daimi danışmanlarından biri.


Sayfamızdaki Wolf paylaşımlarımız:

Dr. Fred Alan Wolf İstanbul'da



David Albert - Kuantum mekaniğinin felsefi sorunları ve Uzay ve Zaman Felsefesi konusunda uzman olan, “Kuantum Mekaniği ve Deneyim” ve “Zaman ve Şans” adlı kitapların yazarı olan Dr. David Albert, aynı zamanda Columbia Üniversitesi’nde Fiziğin Felsefi Temelleri bölümünün direktörü.

Jeffrey Satinover, M.D.- Asıl ilgi alanı olan fizik teorisine ara verip yirmi yıldan fazla bir süredir psikiyatristlik yapan ve New York’daki C.G. Jung Vakfı’nın başkanlığını yürütmüş olan Satinover, Harvard ve Yale üniversitelerinde eğitim vermiş. Kimilerince “21. yüzyılın ilk büyük kitabı” olarak adlandırılmış “Kuantum Beyin”in yazarı olan Satinover, araştırmalarına Yale’de devam etmekte. 

ÖDÜLLER 

2004 Houston WorldFest Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali

En İyi Film


2004 Ashland Bağımsız Filmler Festivali

En İyi Belgesel


2004 Washington DC Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali

En İyi Belgesel


2004 Sedona Uluslararası Film Festivali

Seyirci Ödülü


2004 Maui Film Festivali

Seyirci Ödülü


Filmden bir alıntı; Çift Yarık Deneyi:

4 Ekim 2010 Pazartesi



The Matrix 1999

Matrix üçlemesi maddenin gerçeği konusunu çok kapsamlı bir şekilde işlemektedir. Filmde insan ırkı sanal gerçeklik içine hapsolmuştur. Bilgisayar tabanlı bu sanal dünyada hiçbir şey eksik kalmamıştır. Jel dolu bir kabın içinde yaşatılan insanlar, damar yoluyla besleniyor, suni bir şekilde üreme sağlanıyor ve beyne gönderilen sinyaller aracılığı ile bütün algılar veriliyor. Dokunma, koku alma, tatma, duyma, görme...

Filmde başlıca dikkat çeken konular şöyledir:

- Sanal Gerçeklik:
Bilgisayar programına bağlanan Neo koltuğa bakıp dokunduktan sonra: 
'Bu gerçek değil mi?' diye sormaktadır?
Morpheus'un cevabı söyledir:
'Gerçek nedir? Gerçeği nasıl tanımlarsın? Eğer hissedebildiğin, koklayıp, tadıp, görebildiğin şeylerden söz ediyorsan, gerçek, beyne iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasıdır.'

-Detaylardaki Zenginlik Gerçeklik Hissini Artırır: 
Bir sahnede simülasyon ortamında Neo'ya Matrix adındaki sanal dünya tanıtılır. Herşey gerçeğe son derece uygundur. Neo, sokakta yürüyen insanların trafik ışıklarında durduklarını, sonra da yeşil yanınca yürümeye devam ettiklerini görür. Hatta kalabalık içinden birinin omzuna çarptığını, vücudunun sarsıldığını hisseder. Hatta Morpheus durdur dediği anda program durdurulur. Akan su, uçan kuşlar, insanlar, ışık, herşey donmuştur.

-Fizik Kanunları da Birer Algıdır: 
Filmde binalardan atlama, mermilerden kaçma benzeri, bilinen fizik kurallarını aşan hareketler sürekli olarak yaşanmaktadır. Filmde bu konu şöyle geçmektedir:
Morpheus : 'Bu bir dövüş programı. Matrix'in programlanmış gerçeğine benziyor. Aynı temel kuralları var. Yerçekimi gibi. Bu kurallar bir bilgisayar sisteminin kurallarından farksız. Bazı kurallar değişebilir. Bazıları da çiğnenebilir.'

2 Ekim 2010 Cumartesi


Vanilya Gökyüzü 2001

Başınızı kaldırıp, bulunduğunuz odada gözünüzü gezdirecek olursanız, dışınızda bir odanın var olduğu, sizin de odanın içinde bir yer kapladığınız hissini duyarsınız. Bastığınız yerin ayaklarınızın altında olduğundan, çevrenizde de havayla kaplı bir boşluğun varlığından eminsinizdir.Ancak bu hisler, gösterilen görüntülerin gerçekliği, kusursuz uyumu, üç boyutlu olması gibi sebeplerle sizi ve milyarlarca insanı yanıltmaktadır. Halbuki aileniz, eviniz, okulunuz, işyeriniz hepsi de sizin için zihninizde yaratılırlar. Güneş, Ay ve yıldızlar da sizin içinizde dönmektedir. Kısacası siz dünyanın içinde değil, dünya sizin içinizdedir.

Nitekim filmdeki "uyanık rüya" (lucid dream) olarak ifade edilen hayali dünya da, bu konunun anlaşılması açısından ufuk açıcı bir örnek olabilir. Filmde de insanlara bir rüya gibi, hayali bir dünya sunan bir şirketin tanıtım konuşmaları yer almaktadır. Bunlar bir filmde yer alan ifadelerdir ama bugün ilerleyen bilim sayesinde bu olaylar tamamen gerçektir. Günümüzdeki teknik imkanlarla, isteyen kişiye suni bir ortam oluşturularak gerçek bir yaşantı hissi vermek mümkündür.

Filmin kahramanı David kendisine gerçek hayat hissi veren, mutlu olacağı bir rüya izlettirilmesi için anlaşma imzalamıştır. Ancak bu hayali dünyanın bir gereği olarak yaptığı anlaşmayı hatırlayamamakta ve yaşadığı mutlulukların gerçek olduğunu zannetmektedir. Halbuki o anda bedeni özel bir mekanda tutulmakta ve kendisine kasıtlı olarak, olmasını istediği gerçekçi görüntüler gösterilmektedir. 

Filmin bir sahnesinde, yaşanan birtakım teknik aksaklıklardan dolayı, anlaşma imzaladığı şirketin bir elemanı David'e durumu açıklamak zorunda kalır. Bir hayal dünyasında yaşadığını kabullenmek istemeyen David, aşırı tepkiler verir. Ancak şirketin elemanı bulundukları mekandaki görüntüyü dondurarak gösterilen görüntülerin kendi kontrollerinde olduğunu ispatlar. 

Görüldüğü gibi insanın yapay yollarla gerçek olduğunu düşünebileceği, etrafındaki cisimlere dokunup, yediklerinin tadını alabileceği, gülüp eğlenebileceği çok canlı bir dünya içinde yaşaması mümkündür ve filmde de bu gerçek konu edilmiştir. 

Bu gerçeğin anlaşılması son derece önemlidir. Çünkü maddenin ardındaki bu sırrı kavrayan kimseler çok daha farklı bir ruh hali yaşayacaklardır.

22 Eylül 2010 Çarşamba


The Truman Show 1998

Truman Burbank, kartpostalları aratmayacak güzellikte bir adada yaşamaktadır. Bir işi, evi ve çok sevdiği karısı vardır. Truman bir televizyon şovunun baş kahramanıdır, ancak bunu kendisi bilmiyordur. Trumanın tüm yaşamı gerçek sandığı bu stüdyolarda geçmiştir. 30 yıl boyunca aralıksız olarak ve reklam vermeden bu yaşamı 24 saat boyunca canlı olarak televizyonda yayınlanmaktadır.

Trumanın annesi, babası ve eşi kısacası tüm ailesi de sahtedir. Çocuklugunda bile dış dünyanın olmadığı Truman'a ikna edilmeye çalışılmıştır. Okullarında kaşiflik gibi dış dünyanın görülmesine sebep olacak mesleklere özenmesine izin verilmemiştir. Bir gün sudan korkutulmaya çalıştırılmak için, kayıkta babasının denizin dibinde boğulma sahnesini yaratılmıştır. Böylece adanın dışına çıkmak istemeyecektir. Ancak Truman zamanla gerçekleri keşfetmeye başlar.

The Truman Show, gerçeklik üzerine düşünmemize olanak sağlayan bir film. Hikayenin orta yerindeki Truman aslında haberi olmasa da tam bir medya kahramanıdır. Yaşadığı kasaba, çevresindeki insanlar, evindeki eşi kısaca herşey, Truman’ın içinde bulunduğu yapay, kurmacadan ibaret dünyanın parçalarıdır. Bu dünyanın adı “The Truman Show”dur. Daha ana rahmindeyken ne yaşayacağı planlanmış, doğduktan sonra da yetişkin olduktan sonra da aslında hala farkında olmadan uyumaya programlanmış bir kişidir Truman. İsim seçiminden de anlaşılacağı üzere o şovun içindeki tek gerçek insan; yani Tru-Man (gerçek adam) Yanıbaşındakilerse, şovun prodüktörü ve yönetmeni Christof tarafından yönlendirilen oyunculardır.

Truman'ın hayatında bizi düşündürecek çok önemli noktalar vardır. Örneğin hayatı boyunca süreki izdenmektedir, ancak bunun farkında değildir.
Çevresindeki insanların onun yaşadığı duyguları yaşadığını sanır ama onlar birer oyuncudurlar ve tamamen farklı bir dünyaları vardır. Dünyanın görmediği yerleriyle alakalı aldığı bilgiler tamamen şovun yöneticilerinin insiyatifindedir. Kısacası şehrin ekonomik ve sosyal yapısı, insanların ruh halleri, başına gelen olaylar, hatta doğa olayları tamamen bilinçli bir şekilde tasarlanmaktadır.

Aynı şu an bizim içinde bulunduğumuz dünya gibi.. Tüm doğa olayları, tüm insanların ruh halleri, ülkelerin ekonomik ve sosyal yapıları.. herşey bilinçli bir şekilde tasarlanmıştır. Bizler kendi hayatlarımızın başrolünde, senaryomuza uygun olarak yaşıyoruz.

Filmden alıntı videolarımız:
http://www.facebook.com/video/video.php?v=343305954169

http://www.facebook.com/video/video.php?v=336668829169

11 Eylül 2010 Cumartesi


13. Kat 1999

On üçüncü Kat isimli filmde de Matrix filmine benzer olarak, gerçek dünya ile sanal dünya arasındaki çarpıcı benzerlik işlenmektedir. Filmin konusu özetle şöyledir: Filme adını veren 13. kat, Los Angeles'da bir iş yeri binasının 13. katıdır. Burada filmin iki başrol oyuncusu olan Hannon Fuller ve iş arkadaşı Douglas Hall, bilgisayar ile sanal bir dünya meydana getirmişlerdir. Bu sanal dünyada Los Angeles'ın 1937 yılındaki hali canlandırılmaktadır. Sistemi kuran bu kişiler ise 1999 yılında yaşamaktadırlar. Bu bilgisayar programına bağlanmak isteyen kişi, bir yatağa uzanır ve beynine programdaki bilgiler aktarılır. Böylece sisteme giren kişi 1937 yılına ait sanal bir kimlik kazanmış olur. Örneğin bu kişi 1999 yılında yaşayan Douglas Hall isimli, zengin ve başarılı bir bilgisayar şirketi yöneticisi iken, hafızasına 1937 yılında yaşayan John Ferguson isimli bir banka veznedarı ile ilgili bilgiler yüklenir. 

Sisteme bağlanan kişi, yükleme tamamlandıktan sonra kendini bir anda 1937 yılının ortamında bulur. Binalar, arabalar, kıyafetler tamamen o yıla özgüdür. Simülasyon ortamına giren kişileri en çok şaşırtan konu ise, her iki yaşamlarının da birbiri ile aynı gerçeklikte olmasıdır. Bu kişiler iki yaşamlarında da suyun serinliğini, dışarıdaki rüzgarın uğultusunu hissetmekte, karşılaştıkları olaylarda korku ve heyecan gibi duyguları tüm gerçekliği ile yaşamaktadırlar. Örneğin Douglas Hall simülatöre bağlandıktan sonra, bedeni hiç hareket etmemesine rağmen, kendini 1937 yılında, John Ferguson adlı bir banka veznedarının kimliği ile canlı bir hayatın içinde bulur. Bu kişinin bedeni 20. yüzyılda simülatör aletine bağlı bir şekilde yatıyor olmasına rağmen, herşey son derece gerçek görünmektedir.

Filmin ilerleyen dakikalarında ise sisteme bağlanan bu kişiler, gerçek hayatları zannettikleri yaşantılarının (1999 yılında Los Angeles'taki yaşamlarının) da aslında özel olarak tasarlanmış bir bilgisayar programı olduğunu, o güne kadar gerçek sandıkları herşeyin -şirketleri, arabaları, bilgisayar sistemleri, aileleri, dostlarının...- bir hayal olduğunu anlarlar. Gerçekte tarih 2024 gibi çok daha ileri bir zamana aittir ve filmde gerçek bir yaşantı olarak yansıtılan tüm olaylar simülasyonun bir parçasıdır. Filmin en ilginç yönü ise filmdeki karakterlerin simülatör içinde simülatöre bağlanarak, kademeli bir hayat yaşamaları ve bu sanal ortamlardaki yaşantılarının gerçeklerle olan olağanüstü benzerliğidir. 

Bizim "dış dünya" olarak algıladıklarımız, yalnızca elektrik sinyallerinin beyinde yarattığı etkilerdir. Pencerenizden gördüğünüz gökyüzünün mavisi, oturduğunuz koltuğun yumuşaklığı, içtiğiniz kahvenin kokusu, yediğiniz etin lezzeti, duyduğunuz telefon sesi, tüm yakınlarınız, hatta bedeniniz hepsi elektrik sinyallerinin beyninizdeki yorumudur. İnsanların birçoğu ise dış dünyanın gerçek olduğunu zannederek aynı filmdeki kahramanlar gibi yanılırlar.

16 Şubat 2010 Salı


Haşin Krallık

Haşin Krallık adıyla yayınlanan dizide, Pentagon'un (Amerikan Savunma Bakanlığı'nın) geliştirmiş olduğu, bir savaş oyunları simülasyonu konu alınmaktadır. Askeri savaş eğitimindeki yenilikleri test etmek amacıyla oluşturulan bu sanal gerçeklik oyunu gizli bir projedir. Sisteme dahil olacak kişiler ordunun kontrolündedir ve bu kişilerin bedenleri başlarına kablolar bağlı vaziyette özel bir mekanda tutulmaktadır.

Haşin Krallık adı verilen bu oyunun en çarpıcı özelliği, sanal bir ortamda son derece gerçekçi bir hayatın canlandırılmış olmasıdır. Sanal dünyada da askerler, düşmanlar, silahlar ve insanların sosyal yaşantısı gibi tüm detaylar gerçeğinden ayırt edilemez şekildedir. Tasarlanan bu oyunda iki çeşit insan bulunmaktadır. Bunlardan ilki sanal karakter denilen yapay insanlardır; diğeri ise oyuna girebilen gerçek insanlar yani oyunculardır. Ortamın gerçekçiliği gibi sanal karakterler de gerçek insanlarla ayırt edilemeyecek derecede benzerdir.

Bir albay, filmin kahramanı Tom Hobbes'a haşin krallık hakkında bilgi vererek, buranın savaş stratejisi öğretmek için tasarlanmış "sanal gerçeklik savaş oyunu" olduğunu ve görevinin Omar Santiago'yu yenmek olduğunu bildirir. Bu konuda isteksiz görünen Tom Hobbes'u ikna etmek üzere, başına kulaklık benzeri bir alet takılarak, Haşin Krallık simülasyonunun amacını açıklayan bir video kaset izlettirilir. Bu videoda Haşin Krallık projesinde kullanılan manzaralarda, insanların gerçek hayatını taklit etmek için 1990 nüfus sayımından, uydu haritalarından ve diğer gizli bilgilerden faydalanıldığından bahsedilmektedir. Daha sonra tanıtım filmi beklenmedik bir şekilde kesilir ve Hobbes bu kasedi izlerken, aynı zamanda oyuna dahil olduğunun farkına varır.

Tom Hobbes artık sanal bir dünyadadır. Haşin Krallık denilen bu mekanda kendisi gibi ordunun daha evvel görevlendirmiş olduğu Pinocchio adında bir askerle tanışır.

Bu sanal dünya içindeki algılar öylesine gerçekçidir ki, film boyunca Tom Hobbes bu gerçekliğe aldanarak, sadece bilgisayar oyununun bir parçası olan sanal karakterlere yardım etmekte, hatta onları korumak için hayatını tehlikeye atmaktadır. İnsanlar gördükleri görüntünün kalitesine ve detaylarına aldanarak, çevrelerinde gördükleri şeyleri gerçek sanırlar, bu sanma o kadar geniş boyutludur ki; esasında çevremizdeki bütün insanlar da birer görüntüdür.

9 Şubat 2010 Salı


Total Recall 1990

Filmin kahramanı Douglas Quaid her gece Mars hakkında rüyalar gören bir işçidir. Meraklanan Quaid, anı transferi yoluyla insanları tatile yollayan Recall Inc. isimli şirketten Mars tatili satın alır. Bu seyahat anısı sayesinde Mars'a hiç gitmemiş olmasına rağmen sanki Mars'ta 15 gün tatil yapmış ve eğlenmiş olduğuna dair bir anıya sahip olacaktır. Bedeni bir sandalyedeyken kendisini Mars'a gitmiş ve yaşamış olarak görecektir.

Gerçektende bizden çok uzakta sandığımız gezegenlerde kendi bedenimizde beynimizin içinde oluşur. Gerçek olarak yaşadığımızı düşündüğümüz herşey sadece beynimizdedir.

5 Şubat 2010 Cuma



Tek 2001


Tuhaf Günler 1995


Karanlık Şehir 1998



Suretler 2009

Varoluş 1999





Frekans 2000

Aç Gözünü 1997