Pages

4 Ekim 2010 Pazartesi



The Matrix 1999

Matrix üçlemesi maddenin gerçeği konusunu çok kapsamlı bir şekilde işlemektedir. Filmde insan ırkı sanal gerçeklik içine hapsolmuştur. Bilgisayar tabanlı bu sanal dünyada hiçbir şey eksik kalmamıştır. Jel dolu bir kabın içinde yaşatılan insanlar, damar yoluyla besleniyor, suni bir şekilde üreme sağlanıyor ve beyne gönderilen sinyaller aracılığı ile bütün algılar veriliyor. Dokunma, koku alma, tatma, duyma, görme...

Filmde başlıca dikkat çeken konular şöyledir:

- Sanal Gerçeklik:
Bilgisayar programına bağlanan Neo koltuğa bakıp dokunduktan sonra: 
'Bu gerçek değil mi?' diye sormaktadır?
Morpheus'un cevabı söyledir:
'Gerçek nedir? Gerçeği nasıl tanımlarsın? Eğer hissedebildiğin, koklayıp, tadıp, görebildiğin şeylerden söz ediyorsan, gerçek, beyne iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasıdır.'

-Detaylardaki Zenginlik Gerçeklik Hissini Artırır: 
Bir sahnede simülasyon ortamında Neo'ya Matrix adındaki sanal dünya tanıtılır. Herşey gerçeğe son derece uygundur. Neo, sokakta yürüyen insanların trafik ışıklarında durduklarını, sonra da yeşil yanınca yürümeye devam ettiklerini görür. Hatta kalabalık içinden birinin omzuna çarptığını, vücudunun sarsıldığını hisseder. Hatta Morpheus durdur dediği anda program durdurulur. Akan su, uçan kuşlar, insanlar, ışık, herşey donmuştur.

-Fizik Kanunları da Birer Algıdır: 
Filmde binalardan atlama, mermilerden kaçma benzeri, bilinen fizik kurallarını aşan hareketler sürekli olarak yaşanmaktadır. Filmde bu konu şöyle geçmektedir:
Morpheus : 'Bu bir dövüş programı. Matrix'in programlanmış gerçeğine benziyor. Aynı temel kuralları var. Yerçekimi gibi. Bu kurallar bir bilgisayar sisteminin kurallarından farksız. Bazı kurallar değişebilir. Bazıları da çiğnenebilir.'