30 Ekim 2010 Cumartesi
4 Ekim 2010 Pazartesi
The Matrix 1999
Matrix üçlemesi maddenin gerçeği konusunu çok kapsamlı bir şekilde işlemektedir. Filmde insan ırkı sanal gerçeklik içine hapsolmuştur. Bilgisayar tabanlı bu sanal dünyada hiçbir şey eksik kalmamıştır. Jel dolu bir kabın içinde yaşatılan insanlar, damar yoluyla besleniyor, suni bir şekilde üreme sağlanıyor ve beyne gönderilen sinyaller aracılığı ile bütün algılar veriliyor. Dokunma, koku alma, tatma, duyma, görme...
Filmde başlıca dikkat çeken konular şöyledir:
- Sanal Gerçeklik:
Bilgisayar programına bağlanan Neo koltuğa bakıp dokunduktan sonra:
'Bu gerçek değil mi?' diye sormaktadır?
Morpheus'un cevabı söyledir:
'Gerçek nedir? Gerçeği nasıl tanımlarsın? Eğer hissedebildiğin, koklayıp, tadıp, görebildiğin şeylerden söz ediyorsan, gerçek, beyne iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasıdır.'
-Detaylardaki Zenginlik Gerçeklik Hissini Artırır:
Bir sahnede simülasyon ortamında Neo'ya Matrix adındaki sanal dünya tanıtılır. Herşey gerçeğe son derece uygundur. Neo, sokakta yürüyen insanların trafik ışıklarında durduklarını, sonra da yeşil yanınca yürümeye devam ettiklerini görür. Hatta kalabalık içinden birinin omzuna çarptığını, vücudunun sarsıldığını hisseder. Hatta Morpheus durdur dediği anda program durdurulur. Akan su, uçan kuşlar, insanlar, ışık, herşey donmuştur.
-Fizik Kanunları da Birer Algıdır:
Filmde binalardan atlama, mermilerden kaçma benzeri, bilinen fizik kurallarını aşan hareketler sürekli olarak yaşanmaktadır. Filmde bu konu şöyle geçmektedir:
Morpheus : 'Bu bir dövüş programı. Matrix'in programlanmış gerçeğine benziyor. Aynı temel kuralları var. Yerçekimi gibi. Bu kurallar bir bilgisayar sisteminin kurallarından farksız. Bazı kurallar değişebilir. Bazıları da çiğnenebilir.'
Matrix üçlemesi maddenin gerçeği konusunu çok kapsamlı bir şekilde işlemektedir. Filmde insan ırkı sanal gerçeklik içine hapsolmuştur. Bilgisayar tabanlı bu sanal dünyada hiçbir şey eksik kalmamıştır. Jel dolu bir kabın içinde yaşatılan insanlar, damar yoluyla besleniyor, suni bir şekilde üreme sağlanıyor ve beyne gönderilen sinyaller aracılığı ile bütün algılar veriliyor. Dokunma, koku alma, tatma, duyma, görme...
Filmde başlıca dikkat çeken konular şöyledir:
- Sanal Gerçeklik:
Bilgisayar programına bağlanan Neo koltuğa bakıp dokunduktan sonra:
'Bu gerçek değil mi?' diye sormaktadır?
Morpheus'un cevabı söyledir:
'Gerçek nedir? Gerçeği nasıl tanımlarsın? Eğer hissedebildiğin, koklayıp, tadıp, görebildiğin şeylerden söz ediyorsan, gerçek, beyne iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasıdır.'
-Detaylardaki Zenginlik Gerçeklik Hissini Artırır:
Bir sahnede simülasyon ortamında Neo'ya Matrix adındaki sanal dünya tanıtılır. Herşey gerçeğe son derece uygundur. Neo, sokakta yürüyen insanların trafik ışıklarında durduklarını, sonra da yeşil yanınca yürümeye devam ettiklerini görür. Hatta kalabalık içinden birinin omzuna çarptığını, vücudunun sarsıldığını hisseder. Hatta Morpheus durdur dediği anda program durdurulur. Akan su, uçan kuşlar, insanlar, ışık, herşey donmuştur.
-Fizik Kanunları da Birer Algıdır:
Filmde binalardan atlama, mermilerden kaçma benzeri, bilinen fizik kurallarını aşan hareketler sürekli olarak yaşanmaktadır. Filmde bu konu şöyle geçmektedir:
Morpheus : 'Bu bir dövüş programı. Matrix'in programlanmış gerçeğine benziyor. Aynı temel kuralları var. Yerçekimi gibi. Bu kurallar bir bilgisayar sisteminin kurallarından farksız. Bazı kurallar değişebilir. Bazıları da çiğnenebilir.'
2 Ekim 2010 Cumartesi
Vanilya Gökyüzü 2001
Başınızı kaldırıp, bulunduğunuz odada gözünüzü gezdirecek olursanız, dışınızda bir odanın var olduğu, sizin de odanın içinde bir yer kapladığınız hissini duyarsınız. Bastığınız yerin ayaklarınızın altında olduğundan, çevrenizde de havayla kaplı bir boşluğun varlığından eminsinizdir.Ancak bu hisler, gösterilen görüntülerin gerçekliği, kusursuz uyumu, üç boyutlu olması gibi sebeplerle sizi ve milyarlarca insanı yanıltmaktadır. Halbuki aileniz, eviniz, okulunuz, işyeriniz hepsi de sizin için zihninizde yaratılırlar. Güneş, Ay ve yıldızlar da sizin içinizde dönmektedir. Kısacası siz dünyanın içinde değil, dünya sizin içinizdedir.
Nitekim filmdeki "uyanık rüya" (lucid dream) olarak ifade edilen hayali dünya da, bu konunun anlaşılması açısından ufuk açıcı bir örnek olabilir. Filmde de insanlara bir rüya gibi, hayali bir dünya sunan bir şirketin tanıtım konuşmaları yer almaktadır. Bunlar bir filmde yer alan ifadelerdir ama bugün ilerleyen bilim sayesinde bu olaylar tamamen gerçektir. Günümüzdeki teknik imkanlarla, isteyen kişiye suni bir ortam oluşturularak gerçek bir yaşantı hissi vermek mümkündür.
Filmin kahramanı David kendisine gerçek hayat hissi veren, mutlu olacağı bir rüya izlettirilmesi için anlaşma imzalamıştır. Ancak bu hayali dünyanın bir gereği olarak yaptığı anlaşmayı hatırlayamamakta ve yaşadığı mutlulukların gerçek olduğunu zannetmektedir. Halbuki o anda bedeni özel bir mekanda tutulmakta ve kendisine kasıtlı olarak, olmasını istediği gerçekçi görüntüler gösterilmektedir.
Filmin bir sahnesinde, yaşanan birtakım teknik aksaklıklardan dolayı, anlaşma imzaladığı şirketin bir elemanı David'e durumu açıklamak zorunda kalır. Bir hayal dünyasında yaşadığını kabullenmek istemeyen David, aşırı tepkiler verir. Ancak şirketin elemanı bulundukları mekandaki görüntüyü dondurarak gösterilen görüntülerin kendi kontrollerinde olduğunu ispatlar.
Görüldüğü gibi insanın yapay yollarla gerçek olduğunu düşünebileceği, etrafındaki cisimlere dokunup, yediklerinin tadını alabileceği, gülüp eğlenebileceği çok canlı bir dünya içinde yaşaması mümkündür ve filmde de bu gerçek konu edilmiştir.
Bu gerçeğin anlaşılması son derece önemlidir. Çünkü maddenin ardındaki bu sırrı kavrayan kimseler çok daha farklı bir ruh hali yaşayacaklardır.
Başınızı kaldırıp, bulunduğunuz odada gözünüzü gezdirecek olursanız, dışınızda bir odanın var olduğu, sizin de odanın içinde bir yer kapladığınız hissini duyarsınız. Bastığınız yerin ayaklarınızın altında olduğundan, çevrenizde de havayla kaplı bir boşluğun varlığından eminsinizdir.Ancak bu hisler, gösterilen görüntülerin gerçekliği, kusursuz uyumu, üç boyutlu olması gibi sebeplerle sizi ve milyarlarca insanı yanıltmaktadır. Halbuki aileniz, eviniz, okulunuz, işyeriniz hepsi de sizin için zihninizde yaratılırlar. Güneş, Ay ve yıldızlar da sizin içinizde dönmektedir. Kısacası siz dünyanın içinde değil, dünya sizin içinizdedir.
Nitekim filmdeki "uyanık rüya" (lucid dream) olarak ifade edilen hayali dünya da, bu konunun anlaşılması açısından ufuk açıcı bir örnek olabilir. Filmde de insanlara bir rüya gibi, hayali bir dünya sunan bir şirketin tanıtım konuşmaları yer almaktadır. Bunlar bir filmde yer alan ifadelerdir ama bugün ilerleyen bilim sayesinde bu olaylar tamamen gerçektir. Günümüzdeki teknik imkanlarla, isteyen kişiye suni bir ortam oluşturularak gerçek bir yaşantı hissi vermek mümkündür.
Filmin kahramanı David kendisine gerçek hayat hissi veren, mutlu olacağı bir rüya izlettirilmesi için anlaşma imzalamıştır. Ancak bu hayali dünyanın bir gereği olarak yaptığı anlaşmayı hatırlayamamakta ve yaşadığı mutlulukların gerçek olduğunu zannetmektedir. Halbuki o anda bedeni özel bir mekanda tutulmakta ve kendisine kasıtlı olarak, olmasını istediği gerçekçi görüntüler gösterilmektedir.
Filmin bir sahnesinde, yaşanan birtakım teknik aksaklıklardan dolayı, anlaşma imzaladığı şirketin bir elemanı David'e durumu açıklamak zorunda kalır. Bir hayal dünyasında yaşadığını kabullenmek istemeyen David, aşırı tepkiler verir. Ancak şirketin elemanı bulundukları mekandaki görüntüyü dondurarak gösterilen görüntülerin kendi kontrollerinde olduğunu ispatlar.
Görüldüğü gibi insanın yapay yollarla gerçek olduğunu düşünebileceği, etrafındaki cisimlere dokunup, yediklerinin tadını alabileceği, gülüp eğlenebileceği çok canlı bir dünya içinde yaşaması mümkündür ve filmde de bu gerçek konu edilmiştir.
Bu gerçeğin anlaşılması son derece önemlidir. Çünkü maddenin ardındaki bu sırrı kavrayan kimseler çok daha farklı bir ruh hali yaşayacaklardır.